F Tipi Film

F Tipi Film

Grup Yorum'un yapımcılığını yaptığı ve 9 farklı yönetmen tarafından çekilen "F Tipi Film" 21 Aralık'ta vizyona girecek. Grup Yorum üyelerinden Caner Bozkurt filmin amacını ve projenin ortaya çıkışını anlattı.

Grup Yorum tarafından tasarlanan ve yapımcılığı üstlenen 9 yönetmen ile ortaklaşa yürütülen film projesi "F Tipi Film" 21 Aralık 2012'de vizyona girecek. Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum'un yönettiği 10'ar dakikalık kısa filmlerden oluşan film projesi için Kocaeli'de kurulan film platosunda F tipi hapishane dekoru oluşturuldu. Birebir boyutlarda hücreler, havalandırmalar ve koridorlardan oluşan dekora sahip filmde, Tansu Biçer, Serkan Keskin, Bülent Emrah Parlak, Gizem Soysaldı, Erkan Can, Fırat Tanış, Civan Canova gibi isimlerin yanı sıra daha önceden ölüm orucuna girmiş avukat Behiç Aşçı ve Hüsnü Yıldız da yer alıyor.

Hapishanelerdeki tecrit uygulamasını anlatan "F tipi Film"in galası, 19 Aralık 2000'de cezaevlerine düzenlenen "Hayata Dönüş" operasyonu sonucu meydana gelen katliamın 12'nci yıldönümünde Atlas Sineması'nda gerçekleşecek. Filmin vizyona girmesine kısa bir zaman kalırken, Grup Yorum üyelerinden Caner Bozkurt filmin amacını ve projenin ortaya çıkışını anlattı.

'Tecridin asıl amacını anlattık'

Projenin 2009 yılında oluşmaya başladığını ancak çekimlerin 2011 sonunda başladığını belirten Bozkurt, "Evet 19 Aralık başlangıçtı; ama daha tecrit nedeniyle tutsaklarda oluşan sağlık sorunları ve tecridin asıl amacının ne olduğunu anlatmak amacıyla başladık" dedi. Birlikte çalıştıkları yönetmenlerle daha önceden dostluk ilişkileri bulunduğunu anlatan Bozkurt, "Uzun metraj filmlerde daha önceden bir tecrübemiz yoktu. Bu nedenle ilk danışacağımız kişiler onlar oldu. Önce Ezel Akay ve Sırrı Süreyya Önder ile görüştük, sonra diğer yönetmen arkadaşlarımızla görüştük. Onların tavsiyeleri oldu ve ekip toplandı. Başta farklı isimler de vardı. Daha sonra kendi işlerinden kaynaklı dahil olamadılar. Son olarak bizim de içinde olduğumuz 9 yönetmen olarak filmi tamamladık" diye konuştu.

Filmde halen tecritte olan tutsakların anlatımlarından faydalanıldı

Filme hazırlık aşamasından bahseden Bozkurt, "19 Aralık katliamını yaşayan devrimcilere, onların anlatım ve öykülerine, şu an halen F tiplerinde tecridi yaşayan tutsakların mektuplarına başvurarak bir hazırlık aşaması geçirdik" dedi. Yönetmenlerle beraber ölüm oruçlarına yapılan zorla müdahaleler sonucu Wernicke Korsakoff hastası olan insanlarla görüştüklerini anlatan Bozkurt, "Hikayeler böyle oluşmaya başladı. Bu hem bizler için o günleri tekrardan yaşama, o gerçekle tekrar yüz yüze gelme hem de bu konunun uzağında olan sinemacı yönetmen dostlarımız için bunu biraz daha hissetme süreci oldu" diye konuştu.

'Devrimci sinema alanında boşluk var'

Bozkurt, hedeflerinin sinema alanında söz sahibi olarak düşüncelerini bu şekilde aktarmak olduğunu belirterek sinema alanında sürekli var olma iddiası taşıdıklarını dile getirdi. Devrimci sinema alanında çok büyük boşluk olduğuna işaret eden Bozkurt, "Politik sinema, sol sinema diye çekilen birçok film aslında biraz soldan vuruyor, biraz devrimcileri, bu ülkedeki direnenleri, hak alma mücadelesi gösterenleri, yürütenleri karikatürize ederek gösteriyor" diye konuştu. Bu durumun sorun olduğunu belirten Bozkurt, "Bu aslında çok geniş ve zengin bir alan fakat biraz boş bıraktığımız bir alan. Bu yüzden dedik ki biz bu yakıcı konuyu, tecridi sinemada anlatalım. Evet albümlerimizde var, şarkılarımızda var ama ölüm oruçları çok önemli bir konudur ve bir kereliğine mahsus bir şey değildir. Hapishanelerdeki ölüm oruçları ülkemizde 80'li yıllardan beri gündeme gelmiştir ve gerçekten üzerinde durulması, tartışılması gereken ve gerçekliği halkımıza aktarılması gereken bir konu olduğu için bununla başladık ve devam da edeceğiz" dedi.

'Filmin adı vurucu olmalıydı'

Bozkurt, filmin ismini neden "F Tipi Film" olarak belirlediklerini ise "F tipi anlam itibariyle bir çok anlam gizliyor. Biz buna imge anlamında çok bir şey yüklemesek bile tek başına 'F tipi' dendiği zaman bile akla tecrit, katliam, ölüm oruçları geliyor. Yalnızlık, hücre, soğuk, uykusuzluk, işkence bütün bunları içinde barındırıyor aslında. Bunun için de bu filmin adı böyle sade ve vurucu olmalıydı. İnsanlar duyduğu zaman, 'Evet, anlaşıldı' diyebilmeliydi" şeklinde açıkladı.

'Tecrit her alanda'

Tecridin sadece cezaevleri ile sınırlı olmadığını dile getiren Bozkurt, "Tecrit sorunu bugün sokağa da yansımış durumda. Bugün atölyelere, fabrikalara, memurlara, işçilere halkın her kesimine yansımış durumda. Tecrit insanları düşüncelerinden yoksun bırakmaktır. İnsanları kültürlerinden, geleneklerinden, dillerinden soyutlamaktır" dedi. Tecrit politikasının bilinçli bir şekilde Avrupa ve Amerika kaynaklı uygulanmaya başlandığını ifade eden Bozkurt, "19 Aralık katliamındaki ısrar ve pervasızlığın nedeni buydu zaten. Emperyalizmin baskısıydı. Neden? Çünkü hala sosyalizmi savunanlar var, inananlar var. Emperyalizm diyor ki 'ya düşünce değişikliği ya ölüm. Bunun ikisini dayatın. Birini seçmek zorundalar.' Tecrit halkın her kesimine dayatılan bir şey" diye konuştu.

'Gücümüz; halkla beraber olmak'


Filmi insanlara izletebilmenin insanlara birebir ulaşmak ile mümkün olduğunu belirten Bozkurt konuşmasına şöyle devam etti: "Ne kadar çok sinemada gösterilirse gösterilsin. Ne kadar büyük reklamları yapılırsa yapılsın insanlara birebir bu sorunu anlatmadan çok ilgi göstermeyeceklerdir. Bizim de en büyük gücümüz halkla beraber olmak. Halkın sanatçısı olmak, bu gücümüze güveniyoruz aslında."
Son olarak toplumun çok farklı kesimlerinin Grup Yorum'u sahiplendiğini söyleyen Bozkurt, "Bu noktada bir güvenimiz var ve biz bunun için çalışacağız. Çalışmalarımız zaten başladı. Nasıl İnönü Stadı'ndaki konserimizi Grup Yorum dinleyenleri ile birlikte örgütlediysek bu filmin de tanıtım çalışmalarını hep birlikte yapıyoruz. Binlerce gönüllü şu an Türkiye ve Avrupa'da filmin tanıtımı için çalışıyor" dedi.

SEVDİYE ERGÜRBÜZ/ROJDA KORKMAZ- DİHA