Uludere vahşetini zamana yayıp meşrulaştırma politikası güdenler zamanla bu acıya alışacağımızı mı düşünüyor? Konuşulmayınca gündemden kalkıp unutturulacağını düşünen zihniyete soruyorum: ?Ya bir annenin yüreğinden silebilir misiniz evlat acısını??. Yatıştırma politikaları bedenlerin ateşe verildiği acıyı unutamaz... Devlet emeklerini adalet arayışı için sarf etse keşke kendi kanlı eylemlerini oynayıp hafızalardan silme oyunu bırakıp yargı önünde ifade verse....
Kara bir kış günü öldürülenlerden Seyit Encü?nün evine gittim. Annesi şükreder vaziyette elinde tespih bazı dualar fısıldıyordu. Odada 10 kadın arkadaşla sessizce çayımızı yudumlarken, zihnimde bir çok soru ile sadece yere bakıyordum. Bir söz açılsa saatlerce susmadan bu acıyı konuşup bildiklerime bilmediklerimi eklemek istiyordum. Derin sessizliği Seyit?in annesi bozdu; ?Oğlum şu kapıdan çıkarken ellerinde eşyaları, acelesi varmış gibi hızlı hızlı toparlanmaya çalıştı. Kapıya doğru yanaştım, her anne gibi ben de ?oğlum atkını ağzına tak üşüme? dedim. Beni kırmak istemedi, aldı atkıyı ablasının elinden, bana yaklaştı, ellerimi öptü ben de yanaştım, alnından yavaşça öptüm, merdivenlerden aşağı indi. Son kez kapıyı ardına bırakırken bana baktı?. Bu sözler dökülürken boğazımı inanılmaz bir acı sardı. Düğümlenir ya bazen kelimeler, artık kaldıramayacağını anlar teslim olur gözyaşlarına, arkadaşımın ağlayışını görünce dayanamadım ama tuttum kendimi. Annesi de gözyaşlarına boğulmuş mendili ile gözlerini siliyordu. Derin bir sessizlik daha sardı odayı. Annesi çerçeveli resmi kucağına almıştı, sanki oğlunu sarmış gibi arada elleriyle okşuyordu... Ne olduysa o an oldu, annesi bizi de kızlarından sayıp ?ağlamayın, oğlum iyi yerde. Şükretmek lazım, kader? dedi, derin bir nefes aldı. Kendisi de bu acıyı kadere bağlamak istemiyor oysa, ama sırf biz ağlamayalım diye kendini de bizi de yatıştırmaya çalışıyordu. Sonra kapıya doğru yöneldi, kızına seslendi ?kızım yemeği ısıt, Seyit açtır gelip yemek yiyecek?. Bakışlarımı hızla yerden kaldırıp Hanım Teyze?nin gözlerine diktim. O an göz yaşlarımı tutmaya çalıştım. Dışarı çıkmak istiyordum o odada en güçlü duran ben oldum. Lavaboya gitmek için kapıya yöneldim ama istemsiz bir şekilde dışarı çıktım, merdivenlerden aşağı indim, sırtımı duvara dayadım, sessizce çömeldim, o an göz yaşlarına boğuldum. Duramıyordum, gözlerimi silmeye çalışırken inatla içimdeki bu acıyı hafifletmeye çalışıyordu hıçkırıklarım. O an ağzımdan ?neden biz, neden bize bu yapıldı? cümlesi bile o hıçkırıklara karıştı. Avluda seslerin duyulması ile toparlandım o an fark ettim kar yağıyordu... Merdivenlerden çıkıp odaya girdim, herkes ayağa kalkmış vedalaşıyordu. Ben de Hanım teyzenin ellerimi öptüm, o da beni yanaklarımdan öperken ellerini yüreğime koyup, yüzüme bakıp kulağıma yanaşarak yavaşça ?üzülme kızım? dedi... Neler yaşamış, ne acılar bastırmıştık içimizde... İsyanımı dile getirmiş, eve doğru yol alırken ?acımızın hesabı sorulmalı? diyordum, sessiz kalmayacağımı defalarca tekrarladım...
Adalet arayışı için katliamın yıldönümünde Roboski?de olun siz de...
Katliamlara sessiz kalmak katliamlara ortak olmaktır...
Roboski katliamını unutmadık, unutturmayacağız...
Adalet için Roboskideyiz...
* Roboski?de ölenlerin akrabası
Leyla Alma evrensel