Batı illerinde olduğu gibi bölge illerinde de anne sağlığını ciddi anlamda tehlikeye atan sezaryende bir artış olduğunu belirten SES Diyarbakır Şube Başkanı Hülya Alökmen Uyanık, bölge illerinde dil sorunundan dolayı sağlığa erişimde en fazla kadınların sıkıntı yaşadığını ve bunun da anne ölümlerine yansıdığını kaydetti.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl 2 milyona yakın kadının hamile kaldığı Türkiye'de bu hamileliklerin yüzde 23.2'si düşük, yüzde 1.5'i ölüm ile sonuçlanmaktadır. Yaşayan çocukların yüzde 42.7'si doğumdan sonraki bir yıl içerisinde ölürken, UNICEF'in her yıl yayınladığı Dünya Çocuklarının Durumu Raporu'nun 2011 yılı raporuna göre Türkiye, 5 yaş altı çocuk ölümlerinde 100'üncü sırada yer alıyor. Sağlık Bakanlığı 2002 yılını anne ve çocuk ölümlerini önleme yılı olarak kabul etmiş ve bu nedenle "Ana ve Çocuk Ölümlerini Önleme Projesi"ni geliştirirken, tıbbi zorunluluk bulunmaması halinde doğumun sezaryenle yapılmamasını düzenleyen kanununun 4 Temmuz 2012 tarihinde Meclis'te görüşülerek kabul edilmesinin ardından, doğum sırasında yaşanan anne ve çocuk ölümleri haberleri peş peşe gündeme gelmeye başladı.
'AKP hükümeti sağlığı metalaştırdı'
Batı illerinde olduğu gibi bölge illerinde de anne sağlığını ciddi anlamda tehlikeye atan sezaryende bir artış oldu. Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nin 2012 yılı verilerine göre 7 bin kürtaj ve 4 bin 802 sezaryen vakası yaşanırken, Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü'nün verilerine göre 2012 yılında doğum sırasında Diyarbakır'da yüz binde 20 anne ölümü, binde 12.5 çocuk ölümü yaşandı. SES Diyarbakır Şube Başkanı Hülya Alökmen Uyanık, AKP'nin sağlıkta dönüşüm projesi adı altında yaptığı değişikliklerin zamanla hayata geçirildiğini belirterek, "İlk önce SSK hastanelerini kapattılar. Aile hekimliği uygulamasını hayata geçirdiler. En son olarak da Kamu Birliği Hastaneleri projesiyle hastaneleri de ayırdılar. Şuan ülkedeki hastaneler bir şirket gibi yönetiliyor. Ve tek dertleri zarar etmemektir. Yıllardır söylediğimiz sağlığın metalaşması oturmuş durumda" dedi.
'Sezaryendeki artış kadınların sağlığını tehlikeye atıyor'
Uyanık, sağlıkta yapılan değişiklikten en fazla kadın ve çocukların etkilendiğini ifade ederek, toplumdaki statüsünden dolayı sağlığa ulaşması en zor olan kesimin kadın olduğunu aktardı. Bu yaşananların da anne ölümlerine yansıdığını belirten Uyanık, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde bebek ölümlerinde bir düzenlemeye gittiğini ve bazı kalemlerde iyileştirmeye gitmek zorunda kaldığını söyledi. Bir ülkenin sağlık durumunu en iyi anne ve bebek ölümlerinin ifade ettiğini kaydeden Uyanık, AB yasalarına uyum sağlama adına bu konuda bazı projelerin sürdürüldüğünü söyledi. Uyanık, hastanelerin doktorların performansına endekslendikten sonra ülke genelinde sezaryende bir artış olduğunu ifade ederek, bu artışın anne sağlığını ciddi anlamda tehlikeye attığını söyledi.
'Devlet eliyle kadın bedenine müdahale ediliyor'
Fizyolojik olan normal doğum yerine sezaryenle doğum yaptırıldığında kadınların büyük bir operasyona maruz bırakıldığını belirten Uyanık, "Diğer yandan devletin yaygara koparıp bunun önlemini alacağız ve engelleyeceğiz demesi çok inandırıcı gelmiyor. Aynı şey kürtaj içinde söz konusu. Kürtaja müdahale etmelerinin nedeni kadın bedenine devlet eliyle bir müdahaledir. Daha öncede kadınlar kürtaj yaptırmak istediklerinde eşlerinin iznini almak zorundaydılar. Yani yine bir aile gerekliliği birliğini dayatıyorlardı. Ama işte belli bir haftadan sonra hamileliğin savcılık iznine bağlanması ya da tecavüz sonucu oluşan hamileliklere direk devletin müdahale etmesi AKP hükümetinin kadını birey olarak görmemesi sadece aile içinde ailenin devamını sağlayacak bir olgu olarak görmesinin ifadesidir" şeklinde konuştu.
'Kadının sağlığa erişiminde en büyük sorun dil sorunudur'
Kadının sağlığa erişiminde en büyük sorunun dil olduğunun altını çizen Uyanık, "Kadınların çoğu Türkçe bilmediği için kendini yeterince ifade edemiyor. Dilden dolayı kendini ifade edemediği zaman, hekim ve sağlık personeli ile doğru bir iletişime girmediği zaman yeterince hizmet alamamaktadır. Doğum ve hamilelik sürecinde mahrem sırlarını anlatması gerekiyor. Araya bir aracı koymak her zaman bir sorun yaratmaktadır. Direk iletişime girmeyince anne adaylarının sağlığı açısından tehlike oluşturacak bir çok şey es geçilmiş oluyor. Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz günlerde 'bizim sağlıkta dil ile ilgili bir sorun ve problemimiz yok' demişti. Sağlık Bakanlığı kendi kendine herkese Türkçe öğrettiğini düşünüyor herhalde. Ama bölgemizde şuan kadın ve çocukların sağlığa erişiminde en önemli sorunlardan biri dil sorunudur" diye konuştu.