Arjantin’de kendi topraklarını koruma mücadelesi veren Mapuche kabilesinden Moria Millan, barışın sadece halklarla ya da devletlerle olmadığını, barışın aynı zamanda doğayla da olduğunu dile getirdi. Kenya’daki Turkana Gölü için mücadele veren Joshua Angeler de “Uygarlık ve medeniyet dediğimiz zaten burada oluşmuş. Burada insanlığı, insanlıktan korumaya çalışıyoruz” dedi

BATMAN – Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen Dünya Nehirler Konferansı’na katılan uluslararası delegasyon Ilısu Barajı alanına geldi. Delegasyon üyeleri, Hasankeyf ve Dicle vadisinde yerleşim yerlerinden edilecek olan 35 binin üstünde insana destek vermek ve Dicle’nin barajlara kurban edilmemesi amaçlı bir dizi etkinlikte ve temasta bulundu. Son yıllarda gündemden düşmeyen ve tamamlanması halinde tarihi Hasankeyf’in tüm dokusunu sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nın çalışmaları bir yandan devam ederken, diğer yandan da Türkiye’deki baraj karşıtları ile uluslararası doğa koruma örgütlerinin temsilcileri tarihi Hasankeyf kentini ve Dicle Vadisi’nin sular altında kalmaması için verdiği mücadele sürüyor. Doğa Derneği Hasankeyf Kampanya Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç da bundan sonra için verecekleri mücadele ile ilgili bilgi verdi.

‘Sesimizi duyurmak istedik’

Kılıç, dünyanın farklı bölgelerinden gelen misafirlerin Ilısu Barajı’nı gezdiğini belirterek, “Misafirlerimiz barajların hem doğaya hem insana hem de kültürlerimize olan zararlarını anlatmak için buraya geldi” dedi. Konuklarıyla birlikte Ilısu Barajı’nın şantiye yolunu bir süreliğine trafiğe kapatarak bloke yaptıklarını belirten Kılıç, “Eylemimizin amacı bu barajlara ‘dur’ demekti. Hepimizin birlikte özgür olacağının mesajını vermek istedik. Barajlar temiz değildir. Bu etkinliğimizle sesimizi ve Hasankeyf’imizin sesini duyurmak istedik” diye konuştu.

‘Bu ağ büyüyecek’

Ilısu Barajı’nı durdurmak için hukuki mücadelelerinin devam ettiğini ifade eden Kılıç, sadece hukuki mücadelenin yetmediğini bunun için Türkiye ve dünyanın her yerinden desteğe ihtiyaçları olduğunu kaydetti. “Bu dostlarımız dünyada nehirleri kurtarmak ve büyük barajlara karşı mücadeleleriyle her yerde tanılan dostlarımızdır. Onların bize destek vererek, sessimizi dünyaya yaymak istiyoruz” diyen Kılıç, geçen yıl Brezilya’nın Rio kentinde gerçekleştirilen Uluslararası DAMOCRACY hareketi ile barajlara karşı büyük bir hareketlenme ve bir ağ oluşturulduğuna dikkat çekti. Kılıç, “Nehirleri için savaşanlar bir araya geliyor. Bugün burada yapılan etkinlikle birlikte bu ağ büyüyecek. Bununla birlikte Ilısu Barajı’na karşı büyük bir hareketlenme başlatmış oluyoruz. Bu barajın yapımına karşı sadece Türkiye değil, bütün dünya karşı çıkıyor. Çalışmalarımız bu eylemlerle sınırlı kalmayacak. Uluslararası ne kadar platform varsa Dicle Nehri ve Ilısu Barajı orada olacaktır. Ve Türkiye’deki yanlış politika ve yanlış uygulamalara karşı dünyanın her yerinde ses olacağız” dedi.

‘Hiçbir şey geç değildir’

Abdullah Öcalan’ın Nevroz’da yaptığı çağrının ardından başlatılan sürece değinen Kılıç, bu bölgenin en önemli son doğa mirası olan Dicle Nehri ve Hasankeyf’i kurtarmadan, Dicle’nin akımını diğer halkların ihtiyacı ile doğayı gözetmeden tarihi mirasların barajlarla boğulması halinde hiçbir şekilde barıştan veya çözümden bahsedilemeyeceğini söyledi. Kılıç, “Barış sürecinde en önemli olan konulardan biri Ilısu Barajı olması gerekiyor. Hepimizin gündeminde olması gerekmektedir. Türkiye devletinin barajların durdurmasıyla ve nehirlerin özgür bırakması, barışı getirebilir. Bu barajların durdurmasıyla samimiyet ortaya çıkacak. Yani Hasankeyf İstanbul’dan ve dünyanın hiçbir yerinden daha değersiz değildir. Hasankeyf en az Kapadokya kadar önemlidir. Doğa ve tarihi güzelliğiyle UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Artık geri dönüş yok mantığıyla yaklaşılmamasını istiyoruz” diye konuştu. Kılıç, dünyanın bir çok yerinde barajların yapım aşamasındayken durdurulduğunu ifade ederek, “Burası için de hiçbir şey geç değildir. Herkesin bizi desteklemesini istiyoruz. Ilısu Barajı’nın durdurulması için herkesin gerekli başvuruları yapmaya davet ediyoruz” dedi.

Arjantin’den Hasankeyf’e dayanışma

Hasankeyf’e giden Arjantin Mapuche kabilesinin kadın lideri Moria Millan ise dünyanın diğer ucundaki başka bir topraktan geldiğini belirterek, buraya Kürt halkının mücadelesine, nehirleri için mücadele eden insanlara desteklerini ve dayanışmalarını sunmak için geldiklerini dile getirdi. Millan, “Mapuche halkı olarak değerlerimiz için verdiğimiz mücadeleye başladığımızda, bu mücadeleyi aynı zamanda doğamız ve toprağımız için verdik. Biz Mapuche halkı olarak tutuklama, baskı ve ölümlerle karşılaştık. Ancak tüm verdiğimiz bedel doğa ve toprağımızı savunmak içindi. Ve mücadelemiz devam ediyor. Burada bulunmaktan çok mutluyum. Burada devam eden mücadeleye destek vermekten çok mutluyum. Özellikle de nehirlerin özgür akması için bu mücadele çok önemlidir” dedi. Barışın sadece halklarla yada devletlerle olmadığını belirten Millan, barışın aynı zamanda doğayla da olduğunu dile getirdi ve “Yani barış süreciyle birçok başarılara erişilebilir. Ama eğer bu baraj yapılırsa nehirler kesileceği için ve doğa bölüneceği için tam bir barış sağlanacağını söyleyemeyiz. Mapuche’ler, Kürt halkı yaşasın, Dicle Nehri yaşasın diyor” diye konuştu.

‘Hasankeyf medeniyetin beşiğidir’

Kenya’daki Turkana Gölü için mücadele veren Joshua Angeler ise şunları dile getirdi: “Barış projelerinden bahsediliyor. Eğer gelişmeden bahsediliyorsa buraya gelip Mezopotamya ve Hasankeyf halklarıyla buluşmalılar. Ve aslında onlardan öğrenmelidirler. Uygarlık ve medeniyet dediğimiz zaten burada oluşmuş. Bir yerlerde insanların halısı yokken Hasankeyflilerin halısı vardı. İnsanların başka yerde evleri yokken burada evler vardı. Benim geldiğim yerde burası gibi insanların ilk yerleştiği bir tarihe sahiptir. Burada insanlığı, insanlıktan korumaya çalışıyoruz. Biz Hasankeyf halkıyla dayanışmamızı göstermek için geldik. Biz de Turkana Gölü halkı olarak burada mücadele veren insanlar gibi asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.” (DİHA)