01.09.2020
1 Eylül Dünya Barış Gününde Amed Emek ve Demokrasi Platformu olarak Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı.
BARIŞIN VE KARDEŞLİĞİN EGEMEN OLDUĞU BİR TÜRKİYE VE DÜNYA İSTİYORUZ!
İnsanlık tarihinin en büyük yıkımlarından biri olan 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olan 1 Eylül 1939’un 81. Yılında, aynı acılar bir daha yaşanmasın diye, savaşlar dursun diye, silahlar sussun diye bir kez daha Dünya Barış Gününü kutluyoruz.
Yaşanan onca yıkım ve vahşete rağmen, dünya üzerindeki savaş, çatışma ve şiddet bir türlü son bulmuyor. Sınırsız bir sömürü arzusuyla işleyen küresel kapitalist düzen, dünya halklarını birbirine kırdırmaya, kan dökmeye, çatışmaları kışkırtmaya devam ediyor. Başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde emperyalist güçlerin körüklediği savaşlar ve iç çatışmalar yaşanıyor.
Yaşanan çatışmalar, patlayan bombalar nedeniyle her gün yüzlerce insan ölüyor, binlercesi yaralanıyor. Milyonlarca insan yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda kalıyor. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere çatışmalar nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kalanlar, gittikleri her yerde dışlanma ve ötekileştirilmeye karşı yeni bir savaşın içine giriyor. Dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan savaşın yarattığı şiddet ve düşmanlık, dünyanın her yerini savaş alanı, dünyada yaşayan herkesi savaşın hedefi haline getiriyor.
Sonucu ne olursa olsun kazananı daima emperyalist odaklar, kaybedeni ise yoksul bölge halkları olan bu savaşlardan artık bıktık ve yorulduk. Barışa ve kardeşliğe olan özlemimiz ve ihtiyacımız her geçen gün katlanarak büyüyor.
Türkiye’de yaşayan bizler, savaş ve çatışmaların uzun yıllardan beri devam ettiği bir coğrafyanın parçasıyız. Uzun yıllar boyunca bölgemizde yaşanan çatışmalarda köy boşaltmaları, yargısız infazlar, gözaltına alınıp akıbetini öğrenemediğimiz insanlara yakın tanıklık yaptık. Bu ülke halklarının barış ve kardeşliğe olan ihtiyacına rağmen, ülkemiz her geçen gün daha fazla savaşın ve şiddetin parçası olmaya devam ediyor. Bu coğrafyada Barış anneleri ve cumartesi anneleri daha da kayıp çocuklarını aramaya devam ediyor.
Yitip giden hayatların yanı sıra doğa tahribatının dünyanın geleceğini tehdit eder düzeye ulaşmasının son kanıtı olan korona pandemisine, daha birkaç gün önce Giresun’da yaşanan sel felaketi gibi açık göstergelere rağmen doğa talanı, HES’ler, canlıların yaşam alanlarının ortadan kaldırılması, sera gazlarının kullanımı vb. devam ediyor. Sermaye ve rant için yaşama dair ne varsa ortadan kaldırılması zerre kadar umurlarında değil!
Kürt Sorunu’nda çatışma ve şiddet politikalarına dayalı yaklaşım, Suriye, Irak, Libya’da gerçekleştirilen sınır dışı operasyonlar ve son olarak Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimler ülkemizin sürekli bir çatışma ve savaş tehdidi altında olmasına neden olmaktadır.
Ülkelerin barışçıllık seviyesine ölçen Küresel Barış Endeksine göre 2020 yılında Türkiye 163 ülke arasında 150. sırada yer almaktadır. Bizden daha altta yer alan ülkelerin tamamının ülke topraklarında savaş yaşanan ülkelerden oluşması, ülkemizin durumunun vahametini göstermektedir.Dünya da yürütülen vekalet savaşlarına bir an önce son verilmesi gerekiyor.
Pandemiyi kast ederek “görünmeyen düşmanla savaş halindeyiz” diyorlar. Bir kez daha savaş dilini kullanıyorlar. Pandemiye yol açan doğayla savaş halinde olma politikalarından da vazgeçmiyorlar!
Bu ülkenin işçilerin, kamu emekçileri, hekimleri, mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak bizler, komşularıyla barış ve dostluk içinde yaşayan bir ülke istiyoruz. Sınırları içinde yaşayan farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin barış içinde kardeşçe yaşayabildiği bir ülke istiyoruz.Hayatın her alanında artık savaş ve karşıtlaştıran dilden vazgeçilmesini istiyoruz.
Barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir Türkiye ve Dünya istiyoruz. Bedeli ne olursa olsun, dün olduğu gibi bundan sonra da barıştan yana tavır almaya, barış mücadelesinin sesi olmaya devam edeceğiz.01/09/2020