Diyarbakır'da 'Mayınsız Türkiye' konferansı gerçekleştirilecek
01.03.2013 22:47Diyarbakır'da 'Mayınsız Türkiye' konferansı gerçekleştirilecek
yaptıkları araştırmaya göre ülkede her üç günde bir mayın nedeniyle bir kişinin ya yaşamını yitirdiğini ya da sakat kaldığını belirterek, devletin mayınlar konusunda ciddi bir araştırması olmadığı gibi resmi ağızlardan birbiriyle uyuşmayan ve çelişen verilerin aktarıldığını söyledi.
Her yıl dünya ülkelerinin büyük bir çoğunluğunun taraf olduğu ve kara mayınlarının kullanılmasını yasaklayan Ottawa Sözleşmesi'ne rağmen binlerce insan yaşamını yitiriyor, sakat kalıyor. Mayın kurbanlarının önemli bir kısmı ise çocuklar oluyor. 23 Kasım 2011 tarihinde açıklanan Monitör Karamayınları Raporu'na göre, Mayın Yasağı Anlaşması'nı ihlal eden dört ülkeden biri olan Türkiye'de 2010'da üç günde bir mayın nedeniyle bir insan öldü. 2010 tarihinde 87 ülke, kara mayınları stoklarının imhasını tamamladı. Türkiye 1 Mart 2008'e kadar imha etmesi gereken mayınları imha etmediği için "Mayın Yasağı Anlaşması"nı ihlal eden 4 ülkeden biri, diğerleri ise Yunanistan, Beyaz Rusya ve Ukrayna. Rapora göre, 2010 yılında toprağa döşenen 977 bin 407 mayından, 25 binin temizlendiği açıklandı. Ancak temizlenen bölgelerin neresi olduğu açıklanmadı. Türkiye, 2011 tarihinde taraf devletler arasında 15 bin 100 adet antipersonel mayını ile birinci sırada yer aldı.
'Mayınsız Türkiye Konferansı gerçekleşecek'
Öte yandan Türkiye'de mayın kullanımını yasaklayan bir yasa da bulunmuyor. 2011 yılında Işık Koşaner karakol yakınlarına ve sınıra kontrolsüz mayın döşediğini açıklamasına rağmen buna karşı bir dava açılmadı. International Campaıgn To Ban Landmines, Mayınsız Bir Türkiye Girişimi, TMMOB, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Barosu, İHD, MAZLUMDER, Diyarbakır Tabip Odası, Yerel Gündem 21 ve TİHV tarafından Diyarbakırda 1-2 Mart tarihleri arasında Türkiye'nin Ottawa Sözleşmesi'nin onaylamasının 10'uncu yıl etkinlikleri kapsamında "Mayınsız Türkiye fotoğraf sergisi ve uluslararası konferans" gerçekleştirecek. Ülkeden ve Avrupa'dan birçok katılımcının yer alacağı konferansta "Bir sivil toplum başarısı, Mayın Yasaklama Sözleşmesi, Türkiye Mayın Yasaklama Sözleşmesi'nin neresinde? Mayın Yasaklama Sözleşmesi ve ulusal yasalar, yeterli mi? Mayın temizliği sonrası toprakların durumu, Uluslararası sözleşmeler, Mayın Yasaklama Sözleşmesi ve kurbanlara yardım, Uluslararası Engelli Hakları Sözleşmesi, ve uygulamalar, Türkiye'de engellilerin engelleri" başlıkları tartışılacak. Ayrıca konferansın son günün son oturumunda BDP Muş Milletvekilli Demir Çelik, CHP Mersin Milletvekilli Aytuğ Atıcı ve AKP Diyarbakır Milletvekilli Mehmet Galip Ensarioğlu yer alacak.
'Bir 10 yılın daha heba edilmemesi için biraraya geliyoruz'
Konferansın içeriği ve amacı hakkında bilgi veren Mayınsız Bir Türkiye Girişimi aktivisti Muteber Öğreten, Türkiye'de bu anlamda ilk olarak 2003 yılında bir konferans gerçekleştirdiklerini belirterek, bunun ikinci konferans olduğunu aktardı. 2004 yılında imzalanan ve mayınları temizlemeyi öngören Ottowa Sözleşmesi'nin altında imzası bulunan Türkiye'nin 1 Mart 2008 tarihine kadar stoklarında bulunan mayınları imha edeceği taahhüdünde bulunduğunu hatırlatan Öğreten, 2011 tarihinde ancak stoklardaki mayınların imha işlemlerinin tamamlandığını kaydetti. 2014'te 3. Gözden Geçirme Toplantısı'nın gerçekleşeceğini söyleyen Öğreten, "Sözleşmenin imzalanmasının üzerinden 10 yıl geçtiği ve henüz mayın temizliği başlatılmadığı için Türkiye önümüzdeki toplantıda sürenin uzatma talebinde bulunacak. Tüm bunlara hazırlıklı olmak ve geçmiş bir 10 yılı daha yaşamamak için böyle bir konferans gerçekleştirmek bizim açımızdan bir ihtiyaçtı. Bu anlamda konferansı organize ettik" dedi. Konferansta bu sorunu en kısa sürede nasıl çözüleceğinin yanıtını arayıp, katılımcılarla birlikte tespit edip, o çerçevede çalışmayı başlatacaklarını dile getiren Öğreten, Ottowa Sözleşmesi'nin içeriğine değindi.
'Mayın temizleme konusunda henüz bir takvim ve program yok'
Öğreten, kendileri açısından bir diğer önemli konunun ise mayın kurbanlarının içerisinde bulunduğu durum olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: "Mayın kurbanlarının yaşadıkları toplumlara yeniden entegrasyonu için programlar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Yapacağımız konferansta bu sorunları gündeme getirmeye çalışacağız. Toprağa döşeli mayın temizleme konusunda ise henüz daha kamuoyuna açıklanmış ve bizlerin de bilgisi dahilinde olan bir program ve takvim yok. Ancak izleyebildiğimiz kadarıyla hem Meclis'te verilen soru önergelerinde, bizim Bakanlıklarla hem de Türkiye'nin ara toplantılarında hem de ana taraf devletler toplantılarında yapılan açıklamalarda, mayın temizliği için uluslararası standartların oluşturulduğu, şirketlerin belirlendiği ve mayın temizliğinin de aslında 2012 yılında başlatılacağı duyurulmuştu." Öğreten, Milli Savunma Bakanı'nın 2012 yılının Aralık ayındaki bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamada, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizliği için şirketlerin belirlendiğini; ancak bu sınırdaki temizlik işleminin 2016 yılında tamamlanabileceğini aktardığını vurguladı. "Bunun da anlamı ne oluyor? Demek ki Türkiye sözleşmenin son tarihi olan 2014 tarihini yakalayamayacak. Zaten son 5 yıldır sürekli olarak zaman aleyhimize işliyor. Kaybedecek daha fazla zamanımız yok ve acilen bu çalışmaları programlayarak başlatmalıyız" diyen Öğreten, özellikle 1990'lı yıllarda iç bölgelerde döşenen mayınların akıbetinin kendilerini endişelendirdiğini söyleyerek, mayın vakalarının büyük çoğunluğunun bu iç bölgelere döşenen mayınlardan kaynaklandığını belirtti.
'Resmi ağızlardan birbiriyle çelişen veriler açıklanıyor'
İç bölgelere döşenen mayınlar kadar askeri malzemelerin tehlike saçtığını dile getiren Öğreten, patlamamış askeri araç ve gerekçelerin çocuklar başta olmak üzere birçok sivilin hayatına "mal" olduğunu kaydetti. Türkiye'de bir diğer önemli sorunun ise bu konuda veri çalışmasının olmaması olduğuna dikkat çeken Öğreten, "Ne yazık ki bu konuda veri çalışması yapılmıyor. Yani ilk mayınlar 1955'li yıllarda döşenmiş. Ve bu yıldan itibaren ne kadar mayın olduğu, bu vakalar sonucu kaç kişi yaralandı veya yaşamını yitirdi bunların cinsiyet ayrımları, yaşları gibi detaylı bir veri çalışması ne yazık ki yok. Dolayısıyla Türkiye'deki rakamlar tahmini rakamlar bu bölgede yaşayan otoriterlerin verdiği rakamlar. Onlar da tahmini olarak 10 bin civarında olduğunu söylüyor. Bir başka rakam 2004 tarihi sonrası yani Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmasından sonra verdiği rakamlardır. Onlarda da verilen raporlamada ilk iki yılda sivillere ilişkin rakamlar yoktu. Sadece askeri personellere yer verilmişti. Daha sonrasında bir diğeri 2009'da İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı raporda yeralan, 1984-2009 yılları arasını kapsayan rakamlardı. Ve en son rakam 10 yıla ilişkindi. O dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, BDP tarafından verilen soru önergesine verdiği yanıtta yer alıyor. Ama bu rakamların hiç biri birbiri ile uyumlu değil. Dolayısıyla hangisi doğru bir program sonucu elde edilmiş veriler olduğunu bilemiyoruz. Aralarında çok farklar var. Mesela İdris Naim Şahin'in 2002 ile 2010 yıllarına ilişkin verdiği rakamlarda 20 kişinin yaşamını yitirdiğini, 67 kişinin de yaralandığını söylüyor. Toplam 87 rakam olduğunu söylüyor. Bu mümkün değildir. Türkiye'nin 2003 yılında verdiği resmi raporda bile bu sayı 80 küsür dolayındaydı. Kim nerden bu rakamları elde ediyor? Nasil bir veri tabanına sahipler? Kriterleri ne? Hangi kayıtlar var? Bütün bunlar açık ve şeffaf değil. Ulaşılabilir değil" şeklinde konuştu.
'Her üç günde bir, bir kişi ya yaşamını yitiriyor ya da sakat kalıyor'
Kendilerinin de medya ve insan hakları kuruluşlarının raporlarını takip ederek, bir veri tabanı oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Öğreten, kendi veri tabanlarına göre her üç günde bir, bir kişinin mayınlar nedeniyle ya yaşamını yitirdiğini ya da sakatlandığını kaydetti. Öğreten, bu sorunun Türkiye için büyük bir sorun olduğunu aktararak, ülkede yaklaşık bir milyon mayın bulunduğunu ve bunun da bir milyon kişinin hayatının tehlike altında olduğunu gösterdiğini söyledi. "Özellikle iç bölge dediğimiz sınırı olmayan uzak köy ve mezraların geçiş yerlerinde 80 bin kara mayın var" diyen Öğreten, şöyle devam etti: "Türkiye 'terörizmle mücadele çerçevesinde bu mayınlar döşendi' diyordu. Yine aynı şekilde PKK'nin bu bölgelerde döşediği mayınlar da söz konusu. Dolayısıyla her iki tarafın da döşediği bu mayın haritalarının ve nerelere döşendiğinin belirlenmesi ve temizliğinin başlatılması gerekiyor. Zaten bu konuda buradan da çağrılar söz konusu olmuştu. Tarafsız bir kuruma eldeki haritalar verilsin ve bu çalışma başlatılsın" çağrılarında bulunulduğunu ifade etti. Doğu'daki mayınlara ilişkin İçişleri Bakanlığı'nın AB projesi çerçevesinde bir programı var. Bu çerçevede 2013 yılından itibaren Kars'tan başlayarak mayın temizleme hareketi yapması gerekiyor."
'Dünyadaki son mayın imha edilinceye kadar mücadelemiz sürecek'
"Türkiye devlet statüsünde olduğu için Ottowa Sözleşmesi'ni imzaladı. Ve bu sözleşmenin getirdiği yükümlülük gereği artık mayın kullanmayacağını söyledi. Ama bir sorunun tamamen yok edilmesi için her iki tarafın da buna son vermesi ve yasaklaması gerekiyor" diyen Öğreten, PKK'nin sivil toplum kuruluşlarının PKK ile yaptığı görüşmeler sonucunda PKK'nin de mayın kullanımının önüne geçeceği yönünde taahhütte bulunduğunu hatırlattı. Öğreten, "PKK açısından iki yıl önce mayın kullanımı açısından bir vaka olmuştu. PKK basından izlediğimiz kadarıyla mayın kullanımını gerçekleştirenlerin yargılandığını ve cezalandırıldığını açıklamıştı. 2009 yılında Türkiye açısından da Çukurca'da mayın kullanımı söz konusu idi. Ve onunla ilgili dava Ankara'da hala devam ediyor. Bu dünyada ve ülkede yaşıyorsak bütün sorunlara sahip çıkmak gerekiyor. Bir toplumsal sorumluluktan vicdan sahibi bir insan olarak bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak gerekiyor. Bu çözülebilecek bir problem. Çözülmesi gereken bir problem. O zaman bunun sonuçlarını da alıncaya kadar da kararlı olmak gerekiyor. Dünyadaki son mayın imha edilinceye kadar ve dünyadaki kara mayın mağdurlarının yaşadıkları topluma kazandırılıncaya mücadelemiz devam edecek. Devletlerin taahhütleri yerine getirmesini istiyoruz" dedi.
Yorum Yaz
Diğer Haberler
-
BÜRO EMEKÇİLERİNİN ONURLU...
Büro Emekçilerinin Onurlu Sesi BES 26 Yaşında…İnsan Onuruna Yaraşır Çalışma ve Yaşam Mücadelemizde Nice Nice Yıllara…Büro Emekçileri Sendikası olarak ...
-
KHK'LER GİDECEK, BİZ KALA...
Amed KESK Şubeler Platformu olarak her hafta düzenlediğimiz "KHK'ler Gidecek, Biz Kalacağız" basın açıklamamızın 64. nü Ofis Hazal Park'ta gerçekl...
-
BES' İN 24. KURULUŞ YILDÖ...
BÜRO EMEKÇİLERİNİN ONURLU SESİ BES 24 YAŞINDA…İnsan Onuruna Yaraşır Çalışma ve Yaşam Mücadelemizde Nice Nice Yıllara…Büro Emekçileri Sendikası olarak ...
-
TALEPLERİMİZ İÇİN 23 HAZİ...
23.06.2022 BASINA VE KAMUOYUNA Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Mücadele Arkadaşlarım; 1990 yılınd...
-
İHRAÇ ÜYELERİMİZ İLE BİRL...
30.01.2022Dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bu dönemlerde ihraç üyelerimiz ve işyeri temsilcilerimizle sendikada son dönem ge...
-
İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET İ...
14.01.2022 GEÇİNEMİYORUZ! İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK BİR ÜCRET İÇİN BORDROLARIMIZI YAKIYORUZ! Değerli Basın Emekçileri; Bi...
-
GEÇİNEMİYORUZ...
İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK ÜCRET İSTİYORUZ!#GEÇİNEMİYORUZ18.12.2021 “İşsizliğe, Yoksulluğa Hayır! Emekten, Halktan Yana Bütçe İstiyoruz!” şia...
-
İNSANCA BİR YAŞAM İSTİYOR...
KESK'in 18 – 20 Ağustos 2021 tarihinde, “İnsanca Bir Yaşam, Demokratik, Grevli Toplu Sözleşme İçin Mücadeleyi Birlikte Büyütüyoruz!” talebiyle Batm...