DİRENEN KESK KAZANACAK!

23.07.2012
Mehmet KARAASLAN

Örgütlü olmak salt kağıt üzerinde isim yazmak demek değildir. Her örgütsel yapı veya bir araya gelişin mutlak bir ideolojik siyasi ve kültürel yanı vardır, dünya ya da bu pencereden bakar buradan kendi örgütsel işleyiş ve dünya görüşlerini halk la paylaşırlar.  İşte sendikal yapılar bu tür oluşumların en kapsamlısı ve en önemli örgütleridirler. Çünkü sendikalar bir mücadele örgütüdürler.  Bunu sendikal faaliyet yürütenler kadar sendikal faaliyetleri engellemek ve onlardan rahatsız olan kesimler iyi bilirler. Ancak egemenler sendikaların içini boşaltmak kendilerinin dümen suyuna su taşımak veya patrona, sermaye ye, egemene, devlete,yamanmak isteyen kesimlere tarihsel roller biçerler. Bu kesimler karakteristik özelikleri  gereği hep ezen ile ezilen ilişkisinden ezilenden yana görünüp ezilenden yana örgütlendikleri kisvesi altında kuzu postuna bürünmüş kurt misali gibi ezilenleri ezenlere pazarlamaya yoluna giderler, tıpkı seksen öncesi egemenler zulme karşı baş kaldıranlara kominizin tehlikesi adı altında bütün sendikaları bölücü din düşmanı ve komünist ilan ederek toplumun tüm olumsuz değerlerini bu yapılara yükleyerek sendikacı, kürt, alevi, devrimci, demokrat,  sol sosyalist kesimleri işkence hanelerden geçirerek  yok etme yoluna gittiler, öte taraftan devlet bunların yerine gerici,milliyetçi, faşist kesimleri palazlandırarak her türlü imkandan faydalandırılarak bu günün emek düşmanı iktidarına taşıdılar.

         Egemenler 12 EYLÜL 1980 darbesinden sonra hayatın her alanında olduğu gibi sendikal alanda da yeni bir sendikal tipoloji yaratarak gerici düzene uyumlu tam kapitalist üretim ilişkilerine uygun bir sendikal yapı ortaya çıkararak bu günün devlet güdümlü kontra sendikacılarını ortaya çıkardılar. Dikkat edilirsen bu günkü işçi sendikalarının maddi anlamda ülkedeki   holdinglerle yarışır durumdadırlar. Aynı zamanda işçiler  en ağır işlerde çalışmaya devam ederken işçilerin  gün geçtikçe kazanılmış hakları elerinden alınırken . Bu durum sendikacıları hiç rahatsız etmemekte ve sendikacılar bu durumdan hiçte şikayetçi görünmemektedirler. Tabi ki istisnalar hariç ve THY? nın grevini saymasak   sendikacılar keyiflerini  sürmekte grev hakları olduğu halde işçi hakları için grev kelimesin ağızlarına almamaktadırlar. TEKEL örneğinde olduğu gibi işçiler kapı önüne koyulduklarında bağırmaya başlarlar buda yanlış anlaşılmasın tabanın bağırması ile TEKEL direnişini yaratılar . İşte  1980 darbesi bu şekilde sendikaların içini boşaltarak yozlaştırarak bu günlere getirdiled.
         İşçi sendikalarında başarılı olan devlet ve yönetimi elinde bulunduran erk aynı yöntemi yeni oluşumlar ve yeni örgütlenmeler için de devreye sokacaktı.  Tabi ki Zalimin zulmüne boyun eğmeyen  onurlu emekçiler hemen 1980 darbesinden sonra toparlanıp 1990 yılların başında kürt hareketinin? de açmış olduğu mücadele hatı ile birlikte geçmişten gelen devrimci geleneğe uygun örgütlenmesini yaparak 1995 yılında direngen KESK ?i oluşturdular. KESK tabi ki ezilenlerin umudu örgütleyicisi ve gerçekten tüm ezilen kesimler için bir umut olurken egemenler ve zalimler için?se korkulu rüyası olmuştu. Bunu fark eden egemenler yine boş durmayacaklardı güçlerini 1980 darbesinden ve onun yasalarından aldıkları için işçi sendikalarını nasıl yozlaştırdıkları gibi hemen atağa geçip o dönem KESK? i parçalama ve güçten düşürme yoluna girdiler, ilk dönemler yazılı ve görsel medya üzerinden (memura) sendika kurmak bölücülüktür, vatana ihanettir gibi safsatalarla emekçileri teslim almaya çalıştılar başaramadılar, bu tutmayınca  2. Plana geçtiler bu propagandayı yapanlar o dönemin devletçi, milliyetçi ve mukkadesatçı kesimleri tarafından bir gecede yandaşlarına sendikalar kurdurularak emekçilerin umudunu kırarak tamamıyla emekçilerin umutlarını başka alanlara  çekerek kırmak istediler. Burada devleti idare eden ve yöneten tüm parti ve oluşumlar geçmişten bu güne kadar hepsini kastediyorum yani 1980 darbesinde devlet sendikalara nasıl bakmışsa bu günkü devleti idare eden zihniyette  aynı bakmaktadır hiçbir değişiklik söz konusu değildir.
       Bunlara karşı biz grevlik toplu sözleşmeli sendika yasası dedik, onlar bir yasamız olsun yeter, biz insanca yaşayacak bir ücret isterken onlar, hele bir masaya oturalım, bizler özgürlük isterken onlar nasıl devletin verdiği sadakalardan pay alalım dediler, ve kendilerince çalışanların bu yündeki geri yanlarını okşayarak kağıt üzerinde yetkisiz yetkiyi almış gibi görünseler de emekçiler bunların gerçek yüzlerini görecekler ve gerçek sendikaları olan mücadeleci KESK? in bu umut ışığı etrafında kenetleneceklerine eminim.  Bunun Başka da yolu da yoktur.
      Bununla beraber önceleri KESK? e karşı özelikle bölgede emekçileri yok etmeğe faili Belli (meçhul) yöntemi ve yok edemediğini sörgün? e yola politikalar göden egemen anlayış bu gün bunu sürgün ve ceza evlerine hapsederek çürüme yoluna gitmektedir. Bölgede bunlar olurken batıda başta Kürt sorunu olmak üzere Kürt emekçiler şahsında KESK ?e türk milliyetçiliği üzerinden saldırdılar. Bu devlet güdümlü kontra sendikalar Devletin nimetlerini kendi kadrolarına faydalandırıp diğer çalışanları da  onların bu pastadan pay alacağının nimetlerini dağıtacaklarına inandırmaya çalıştılar. Sahte sendikalara emekçileri üye yaparak bakın ben yetki aldım ve hükümetle sözüm ona haklarınız için masaya oturuyorum yalanına başvurdular, halbuki bu ülkede yaşayıp etrafını güren  herkes bunun hükümet ile yandaş sendikaların bir  danışıklı düğüşü olduğunu görür. Eğer üyle olmasaydı neden bu kadar üye yapıldı da hiç bir hak alınmadı eğer üyle ise hiçbir bedel ödemeden hangi tarih karesinde bedelsiz hak alınmıştır derler. KESK olarak  bizim geçmişteki mücadelemizle ve geleceğe bakışımızla  siz emekçilere söyleyecek sözümüz bakacak yüzümüz var. Ya onların ne söyleyecek sözleri nede bakacak yüzleri var. Çünkü onlar kendilerine mevki ve makamlarını elde etmek için çabalıyorlar,çünkü onlar  kendi ceplerini doldurmak ve TOKİ? den kendilerine ve yakınlarına en yağlı yerinden ev almak için uğraşıyorlar.  Sizlere? de kura çektik ne yapalım  1. Kat veya bir başka bahara diyecekler ve umutlarınızı başka bahara erteleyecekler , çünkü onlar miraslarını 1980 darbe anayasalarına borçludurlar onlar işçi sendikalarında ki gibi holdingleşip tüketim toplumu olmak istiyorlar onlara göre doğa katliamından tutalım emekçi haklarına kadar ki tüm haklar ancak para babaları ve egemenlerin müsaade ettikleri kadar hak alına bileceğini söylemektedirler. Onlar ne yapalım yasalar böyle diyor derler. Bizler haklar yasalardan önce gelir diyoruz,  Bizler haklar örgütlü mücadele ve bedel ödenerek  alınır diyoruz.
        Evet haklarımızı örgütlü mücadele ile kazanmak için uyan emekçi kardeş zalimin zulmüne karşı KESK? in yanında yer al namerde boyun eğme, unutma ki ?kazanmak için ödün verenler kaybetmemek için boyun eğerler? durumuna düşme  göç ver.

Yorum Yaz

Yazarın Diğer Yazıları